14 Nisan 2014 Pazartesi

ADANA KEBAP

       Haftasonu mangal zamanı demiştik daha önce (: Babamın yemek fabrikası vardı, yeni adıyla catering firması (: hani meslek isimleri modifiye edildi; sekreterler yönetici asistanı, kuafördeki manikürcü kız güzellik uzmanı oluverdi ya, işte aynı dönemde yemek fabrikaları da catering oluverdiler. İki tencere bir kepçe alıp 20 metre kare dükkan kiralayan herkes catering firması oluverdi, bir de bunun "butik" olanları çıktı ki baya bildiğin evde yemek yapıp günlere satan teyzelerin firmalaşmış hali (((: Neyse, neden girdim bu konuya? Dediğim gibi babamın yemek fabrikası vardı, Mersin'deki ilk yemek fabrikasının sahibiydi, eskiden yemekle ilgili iş yapmak da şimdi dediğim gibi iki kazan bir kepçeyle olacak iş değildi, aşçılık sertifikanız belgeleriniz ustalık belgeleriniz falan olmalıydı ve tabii ki yeteneğiniz; hem yemeğe hem ticarete. Babam diye demiyorum bilmediği, öğrenmediği, denemediği, yapamadığı yemek yoktu. Biz dışarda yemeğe sadece keyif için giderdik, bişeyleri yapamadığımız için değil. Hatta çocukken sinir bozucu oluyordu bu durum;

-baba döner yemeye gidelim mi
*ben sana evde yaparım

-baba kebap yemeye gidelim mi
*ben sana evde yaparım

-baba tantuni yemeye gidelim mi
*ben sana evde yaparım

-baba İtalyan restoranı açılmış, lazanya yemeye gidelim mi
*ben sana evde yaparım

-baba krem karamel alır mısın gelirken
*ben sana evde yaparım

-baba Mc Donald's açıldı gidelim mi
*benim yaptıklarım daha güzel

        Liste böylece uzar gider. Sonra bi gün geldi, hayatıma başka bi erkek girdi (: Babamla tanışma zamanı geldi, sonra yıllar geçti hayatımıza giren o erkek resmi olarak da hayatımıza dahil oldu, kocam oldu (: bu noktada babamı memnun etmek onun için de önemli oldu, kebabın tarifini ondan aldı ve babam hayata veda etmeden ona mangal keyfi yaptırdı. Ömrünün her aşamasında mutfakta olan babam ilk kez misafir oldu, mangalda tek kömüre dokunmadan karnını doyurdu, keyfini yaptı (: Şimdi haftasonları kebap keyfimizi babamdan aldığı elle eşim sürdürüyor, dışarıda yemek istediğimiz her şeyde "ben sana evde yaparım" cümlesini ben kuruyorum. Sahip olduğunuz her şey paylaştıkça değerlenir, babam bizimle ben sizinle paylaşıyorum (: Mutlu oluyorum, sizden cevap aldıkça, paylaşımlarda bulunduğunuzda ben daha çok mutlu oluyorum (: tek ricam var; denediğiniz tariflerim hakkında görüşlerinizi ekleyin..
  • kişi başı 150'şer gr yağlı kebaplık kıyma (kasabınıza kebaplık demeniz yeterli, içinde muhakkak kuyruk yağı olmalı)
  • kişi başı 2'şer büyük diş sarımsak
  • tuz karabiber pul biber
  • 3 kişiye 1 tane olacak şekilde salçalık biber
       Malzeme listesi oldukça kısa, burada önemli olan malzemelerin doğru biçimde doğranıp yeterince yoğurulması. Aksi halde etiniz mangalda dökülür, şiş üzerinde durmaz. Sarımsakları ve salçalık biberi püre haline gelene dek doğrayın. Dövmeyin, rendeden ya da makinadan geçirmeyin, incecik doğrayın. İlk seferde biber eklemeseniz de olur, önce eliniz kebap etini yoğurmaya ve sarımsakları yeterince küçük doğramaya alışsın, biber işine üçüncü dördüncü seferde girin ((: Bütün malzemeleri karıştırdıktan sonra macun gibi yapış yapış bir hal alana kadar hamur yoğurur gibi yoğurun. Daha sonra kebap şişlerine alttan üste çiğ köfte sıkar gibi sıkarak kıymanızı yayın. Mangaldaki kömürlerinizin tamamen köz halini almış olması gerekiyor, etiniz yağlı olduğu için ateşi görünce eriyip damlayacak ve altındaki közü alevlendirebilecektir. Kebabın alevde değil közde pişmesi gerekmekte, yoksa yanar. Etinizle közünüz arasında en az 3 santim boşluk olması gerekiyor. Arkalı önlü çevirerek pişirin. Sıcak servis yapın.


         AFİYET OLSUN (:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder